Bozlak nerede Blues nereye gitti? - TURKROCKFM
blues
blues

Bozlak nerede Blues nereye gitti?

10 min


69
77 shares, 69 points
Serdar Öktem
Serdar Öktem

 Sevgili okuyucu, BB King bu sitedeki yazılardan saklanıyor ve kaybedemediğiniz gibi ne yazık ki aramızdan ayrıldı. Bu nedenle aşağıdakileri yayınlamak istedim. 

Bu kayıtlı ne varsa elinde bulunduruyordum ve daha önce hiçbir yerde yayınlanmadı. Öykümüz BB King’le ilgili önce değil ve onun öleceğinin bilincinde ama sonunda 2-3 ay yazıldı. Doğrudan onu anlatmak yerine onun içinde yer alan müzik günlüğü tarihçesi ve Türkiye’nin bazında bir karşılaştırmalı analiziyle çöküşün daha güzel bir şekilde değerlendirileceği düşünülüyordu. İşte katılıyorum;

Amerika‘dan Afrika’ya doğru çıkan yola ilk köle gemisi bu kıtadan birçok zenci insanı yeni dünyaya taşındı. Bu taşıma işlemi ve o insanların Amerika’da yerleşmiş çiftçilere dağıtımı uzun sürdü. Köleler yeni dünyada uzun zaman çok kötü muamele gördüler, ancak benliklerini kaybetmemek için yüzyıllarca devam edecek bir mücadelenin de ilk adımlarını attılar. Acaba ilk köle tüccarları o günlerde Amerika kıtasına getirdikleri siyahların hemen bir sonraki yüzyılda dünya müzik kültürünü oluşturacaklarını bilseler yine de köle ticaretini sürdürürler miydi? Ne düşünüyorsunuz?

SiyahAmerikalılar bu kıtaya geldikten sonra özellikle pamuk tarlalarında çalıştılar. Çalışırken de gerek vatanlarına özlemlerini, özgürlüğe olan tutkularını, aşklarını, inançlarını, sevinçlerini, hüzünlerini, çığlıklarını, ağtlarını şarkılarına döktüler. şarkıların zaman zaman neşe içermesi de genellikle hüzünlüydü. O yıllarda elbette özellikle vokale dayalı bir müzik ortaya koyuyorlardı, çünkü enstrümanları yoktu. Ancak bireysel enstrümanlarını da ilkel sistemler kendileri yaparlar. O yıllarda tarlalarda söylediği bu müziği sonradan, hüzün anlamına gelen Blues denmiştir.

Aynı yılların yani 19. yüzyılın sonlarında, benzer bir evrim Avrupa’ da toplandı, İngiltere’de müzikholler publardan ayrılmaya başladı, Fransa’da devrimden sonra işçi sınıfı kendi şansonlarını yaratmış, Montmantre kabareleri üyeleri, İspanya’da ise Amerika örneke bir gelişme gösterdi hondo ortaya çıktı. Amerika’da, yani Anadolu’da köylüler Blues ile aynı müzikal yapıya sahip “bozlak”ları ya da uzun havaları ortaya çıkarmıştı. Ancak yine de dünyadaki en büyük etkiyi siyahların yaratıları vurmuştu.

Siyahların özgürlüklerine kavuştuktan sonra müziklerini giderek geliştiriyorlar. Belki de onların müziği, dansa ve gösteri sanatlarına yönelen şey Anglo-Sakson toplumların doğasında bulunan ırkçılıktır . Yeterli eğitim alamamaları sonucunda gidebilecekleri iki yön mevcuttu, bunlardan biri suç oluşturuyordu. O dönemde kaymayanlar çoğu zaman doğal yetenek arasında bulunan müzik dansı ve sporun içinde bulunuyorlardı (bugünkü aynı durumdalar geçerli sanırız). Böylece dünyaya getirdikleri katkı doğal olarak beyazlardan fazlaydı. Sonuçta yıllar içinde siyahların kilise müziği olan gospel, Blues, caz, boogie woogie, soul ve son olarak ta rock’ n roll onların sayesinde dünya sahnesine çıktı. Bu ayrı bir yazının konusu olduğu için konuyu dağıtmak adına bizi ilgilendiren yönlere yani bozlak’a. Bozlağı yaratanlar Anadolu köylüleridir, peki kimdir bunlar. Köylerde ağaların baskısı altında karın tokluğuna çalışan ırgatlardır bu müziği yaratanlar. Onlar da adı konmamış kölelerdir çünkü köylerinin sahibi ağadır, onların sahibi de ağadır ve karın tokluğuna çalışırlar aynı Amerikan köleleri gibi ve bu ne ilginç bir tesadüftür ki, onlar da acılarını uzun havalara, ağtlara dökmüşler ve blues’la aynı ama aynı müziği yaratmışlardır.

Bozlak ve Blues‘u özünde halk şairleri söylerler ve bu Avrupa’daki süreçteki resitatif’in özüdür. Şimdi kısaca yeniden sitatif ne demek bir bakalım: “Yol gösterme, uyarmadan okunan şarkı. Vokal yapıtlarda orkestranın ya da yaylı sazların, sesi çeşitli akorlarla desteklemesi. Tek melodi üzerine yazılmış, konuşulduğu gibi bir tür vokal biçimi. Belli bir melodi olmadan konuşma biçimiyle söylenen müzikli anlatım.”

Bu tanıma hem blues hem bozlak uymaktadır. Ayrıca onun ikisinde de armoni yoktur ama büyük bir melodik zenginlik vardır. Sözler içerenler benzer, yakınları, acıları, gurbet acılarını, ağtları anlatır. Yani her iki müzik türünün özlerinde birleşir. Ve dünyanın iki ucunda aynı şekilde köle olarak tarlalarda çalışan insanların yarattığı müzik isimleri farklı olsa da, gerek ezgileri parçalanmış sözler açısından çok ilginç şekilde birbirlerinin neredeyse aynısı oldu.

Bozlak inlemek, tutuklanmak anlamına gelir. Onun da içinde aynı blues gibi hüzün vardır. Elbette bu müzik içeriği sadece bozlak olarak sınırlamak doğru değil, genel anlamda uzun hava demek daha yerinde olacaktır. Ve bozlak ile abdal içe geçmiştir ve abdal da Oğuz boylarının Anadolu’ya getirdikleri kültürdür.

Neşet Ertaş

Neşet Ertaş

Bu özet Neşet Ertaş‘ı ve uzun havalarla ilgili kapak konusunu ve yazılarını bulacaksınız. Ben başka bir boyuta değinmek istiyorum aslında. Az sonra blues’dan kök alan kısa tarihçesini elde etti. Ancak beni üzen şu, madem bozlak ve blues iki aynı müzik, neden blues tüm dünyada var ama bozlak sadece Anadolu’da ve Türk kayıtlı çoğunluğu bile dinlemediği bir müzik halinde? Çuvaldızı burada kendimize batırmamız gereksiz mi? Bakın büyüyen yıllarda iki büyük sanatçı, biri yakın Azeri Aziza Mustafa Zadeh diğeri Amerikalı Joe Satriani, iki ayrı üretici biri caz diğeri rock yetkilisi Aşık Veysel’in Uzun İnce Bir Yoldayız’ını yorumladılar.

Merak ettiğinizde lütfen internetten indirip güncelleyiniz. Bizim müziğimizi, bizim sesimizi bırakan klasik müzik eğitimi almış bir Azeri piyanist ile, bir Amerikalı müzisyenin nasıl bu kadar içselleştirip evrensel olarak çıkarabildiklerine hayretler içinde kalıp, hayranlık içinde dinlersiniz. Kendi zengin ayaklarımızın altında kalırken biz neden müziğimizi evrensel boyutlara taşıyamıyoruz? Yıllar boyu bu ülkelerdeki Türk müziği hakkında bir düşünün çok seslendirilemez tartışması yapıldı. Onlarca yıldır Türk Halk hayatında en iyiye yapılamıyor deniyor. Böylece tek sesli müzik öylece kaldı ve sonuç nedir, kendi yapabildiğini bilmeyen, Amerikalılara hayran ve hatta Rap bile dinleyen ama ne dinlemediğini bilmeyen bir kitle ile, yine de hiç kaçırmayan Arabesk’i Türk müziği diye dinleyen koca bir kitle ve ortada yoz bir müzik , ve müziksel anlamda kayıtlı kulaklardan başka bir şey yok. Çok ama çok üzücü. Ve Halk müziği bestesi yapılamaz diye bu sanayii belli kişinin elinde kaldı, besteler bastırıldı, beste bastırılınca çeşitlenip zenginleşmesi önlendi.

Müziğini çok seslendiremeyen, en iyilerini zenginleştiremeyen bir toplum düşüncesiyle ekonomik anlamda zenginleşebilir mi? Ne olursa olsun var derseniz Carlos Santana’ya bir bakmanızı dilerim. Özlerini rock ritmleri içinde bütün dünyada satıyor ve bu yöntemlerin uygulanmasına neden oluyor doğal olarak. Neşet Ertaş neden Santana’ya ulaşamadı? Bu soruyu Neşet Ertaş’ı suçlayarak değil, onun içinde barındırdığı parayı suçlayarak soruyorum. Şimdi bu noktada dünyada blues’dan sonra ne olmuş bir bakalım ve bu parçalara geri dönelim.

BBKing

BBKing

İkinci Dünya Savaşı‘nın bitimiyle birlikte dünya büyük değişimlere sahne olmaya başladı. Yeni devletler de dahil olmak üzere bütün ülkelerde yoğun bir kalkınma hamlesine girişiler, milliyetçilik akımları tüm dünyada sardı ve eski sömürgeci yeni devletler olarak ortaya çıkma başladı. Bir yandan da dünya hızla iki ayrı kutba bölündü. Batı’da komünizm, doğu’da ise kapitalizm halklara büyük düşmanlar olarak tanıtıldı. Ancak sermayenin bolluğu batı’da yoğunlaştığı için, batı toplumları-yenilenler dahil olmak üzere-ani bir şekilde girdiler. Bu olgu batıya iki şekilde yansıdı: seks devrimi ve refah sermayesi. Böylece giderek özgürleşen ve maddi güç artan bireylere yeni, sanatsal üretimlere yöneldiler. bunlardan biri Rock’ n Roll’du. Savaştan önce Caz, Blues, Rhythm ve Blues isimleriyle dünya saran müzik, savaştan sonra 1950’li yıllarda yaşamın gidişatından değişmeye başladı.

Amerika’da bir kamyon şoförü biraz önce söz ettiğimiz müziklerden temel alan, ancak ritmik özellikler son derece yoğun bir müzikle ortaya çıktı. Seksi hareketlerle büyük dikkat çekti ve tüm dünyada yepyeni bir müzik ve dans sunmayı başardı. Ah, Elvis Presley idi. Rock’ n Roll‘un bir diğer kahramanı hiç şüphesiz Chuck Berry’nin yönetmenidir. Berry yıllar süren tarz araştırmalarının sonucunda bu kadar yaratıcılarından biri oldu. Elvis Presley ve Chuck Berry’nin arkalarından gelen tüm müzisyenlere örnek oldular. Onlar dönemlerinin gençliğinin idolleriydiler. O dönemin Amerika ve İngiltere’sinde Rock’ n Roll tam bir çılgınlık olarak görülüyordu, bölümlerdeki aralıklar dejenere olduğu için bu müzik dinlemelerini ve onun tuhaf dansını yapmalarını yasaklıyorlardı. Ama gücünü engelleyecek hiçbir şey yoktu ve bu hızlı devinimin tüm 50’leri kapsayan büyük bir çılgınlığı birlikte sürüklüyordu.

60’lı yıllarda Amerika’da ikinci sınıf vatandaş muamelesi gören siyahların Britanya’da konuştukları ve yerel olarak kayıtlı kulüplerinde müziklerini görebiliyoruz. Özellikle Rock ‘Roll’un ortaya çıkışında önemli kilometrelik taşlardan biri olan Muddy Waters Britanya’da bir anda oldu. Arkasından gelen birçok müzisyen ondan etkilendi ve sonraki dönemde, yani Rock’ın babasının unvanını aldı. Özellikle Rolling Stones’u kuracak olan Mick Jagger Muddy Waters’ın geride kalmasına izin verene kadar gelmeyi başardı. Britanya’daki küçük kulüplerde ortaya çıkan yeni bir müzik 60’ların hemen başında giderek genişlemeye başladı. Bu müziğin kökeni Rock’ n Roll ve Blues’dan oluşuyordu. Ritmler giderek sertleşmeye, sözler giderek anlamlı olmaya başlamıştı.

CLAPTON

CLAPTON

Eric Clapton, Mick Jagger, Jeff Beck, Pete Townsend bu kliplerde rock yapmaya başlayan müzisyenlerdi . Evet bu yeni müziğe rock deniyordu. Müzisyenler son derece sert ritimlerle kendilerinden kapanmak sürekli Jam-session halinde müzik yapıyorlardı. O yıllarda Physcedelic giderek yaygınlaşmış ve müzik dinsel ayinlere dönüşmüştü. Bu dönemde Britanya’nın gençliği, kaynakları, ritmi ve müzikleriyle topluma çok aykırı yeni bir grup Beatles’ın peşinde koşmaya başlamıştı. Beatles hiç şüphesiz Rhythm and Blues’dan etkilenerek Rock’ n Roll çalıyor, bütün gençler sürükleniyordu. Aynı yıllarda ortaya çıkan Vietnam savaşı özellikle Amerika’da toplumsal tepkilere neden oldu. Böylece yeni bir yaşamın temeli: Hippie’lik. Hippiler barışçı sloganlara sığındılar ve savaşı reddettiler. Müzik bir yandan giderek sertleşirken, bir yandan da elektroniğin etki alanına girdi. Woodstock festivali bu anlamda bir dönüm noktasıdır. Artık Rock toplumsal muhalefetin de resmi söylemi ortaya çıktı.

Savaşa karşı olan tüm halk ve müzisyenler dertlerini giderek sertleşen müzikle buluşturdu. Bir yandan Britanya’da müzik senfonik rock boyutlarına ulaşmış ve sistemi yoğun olarak eleştiren, bir yandan da insan denen varlığı onun albümünde bir yanıyla bizde tanınan Pink Floyd gerek elektronikten yoğun olarak faydalandıkları müzikleri, içerdiği ışık gösterileri ile müzik dünyasında tamamen kendine özgü bir yer edindi .
BÖzgün bir yer bugün de devam ediyor. Beatles‘ın dağıtımcısı John Lennon ise tüm dünyadaki barışçılları harekete geçirerek barışçı ama eylemsel anlatan Yoko Ono ile birlikte oluşturuldu. Zaten büyük olan sistemin çözümüne yönelik eleştirilerin devam etmesi nedeniyle de bir hayranı! tarafından öldürüldü. Evet 70′li yıllardan sonraki süreçte başka bir yazının konusu olursa olsun özetini eklememiş, Rock hiç şüphesiz temellerini toplumsal gelişmelere katmamıştı. İçinde bulunulan siyasi durum, yapının seyri de ortaya çıkmıştır.

Her şeyden önce batıda müzik zaman içinde belirgin türlere ayrılmış ve düşünce müziği ile eğlence müziği net olarak ayrılmıştır. Buna göre Klasik ve Caz türleri üst düzey bilimsel formlar olarak ayrışmış ve dinleyicileri de toplumların belirli eğitimsiz geçmişlerinden geçmişte kalmışlardan oluşmuşlardır. Rock 60′lardan bu yana süregelen evriminde toplumların ilerleme noktasının tamamına erişmiş, özellikle sokaktan çıkış noktası nedeniyle -hemen tüm rock müzisyenleri alt-orta sınıf Britanyalılardan oluşmuş, genel olarak toplumların ve insanların genel sorunlarına son derece hassas bir şekilde yaklaşabilmişlerdir.
Müziğin içinde yer alan ticarilik çok kapsamlı bir şekilde bu bilgiyi geriye çevirememiştir. Bugün ise Rock, üst düzey sanatsal formlara ulaşmak amacıyla yepyeni bir şekilde ortaya çıkmış görünüyor , tabii bunun sonu gelecek yıllarda öğreneceğizz. Eğlence ise müzik müzik endüstrisinin yakıtı konumundadır. Çünkü belirli bir yaşa kuşağına hitap ederek sürekli değişim içinde konuşmayı başarabiliyor, ama bu tarz sadece o yaş kuşağını ilgilendirmekte ve onlar da yeterince büyüdüklerinde kendilerine gerçekten hitap eden türlere yönelmektedirler. Sonuç olarak çıkarımız şu olmalı: Müzik toplumsal gelişmeyle paralel olarak kırılmaya, toplumsal çoksesliliğin yayılmasına paralel olarak çok seslenen ve çeşitlenen, toplumsal bariyerlerin yok olmasına bağlı olarak kendine yeni yaşam alanları bulabilen bir toplumsal olgudur. Onu içinde yırtılmanın ayrı ayrı yapılması neredeyse olanaksızdır. Nasıl bir toplumun kendi sınıfında olan yöneticilerle yönetilirse, aynı şekilde kendi düzeyinde bir müzik üretilecektir.MÜzyenlerimiz ve müzik sanayimiz bir an önce akıllarını başlatırlarsa yarattıkları canavarın altında kalacaklar, sonra haydan gelen huya gidişce ne yapacaklar merak ediyoruz. Bizden söylemesi, gerisini kendilerini bilir.

Evet bakın Blues’tan ortaya çıktık zamana ulaştık, Hard Rock’ın kökeni Blues’dur. Peki o günkü Bozlak’ın evrimleşmiş hali nedir? Blues bugün mevcut olan eski formülüyle ve onun kralı BB King’in gitarıyla bugün güçlü varlığını koruyor (düne kadar koruyordu), Jazz, Rock her türüyle kitleleri peşinde sürüklerken bir yandan da ait olduğu kültürün dünyaya taşıma görevini yapıyor. Ama Anadolu’nun Satriani’nin bile inkar edemediği bütün o kültürel, evrensel zenginliği, Amerika’da olduğu gibi çok çeşitli inançların, ulusların, geleneklerin harmanlandığı bir yer olma özelliği neden bu muhteşem müziğin hak ettiği evrensel boyutlara erişememiştir.

İşte bu durumun sanayileşmede, özgür düşüncelerin bireylerinin çiçek açmasında, eğitimin yükselişinde ve toplumun her kesiminin ortalaması bir durumda durduğunda olsa gerek. Toplumun vasatı müzik vasatını belirliyor ve bunlara karar veren de ne yazık ki: Politika.

Yazı: SERDAR ÖKTEM


Like it? Share with your friends!

69
77 shares, 69 points

What's Your Reaction?

Beğenmedim Beğenmedim
0
Beğenmedim
kafam karıştı kafam karıştı
1
kafam karıştı
eğlenceli eğlenceli
0
eğlenceli
Beğendim Beğendim
7
Beğendim
Komik Komik
0
Komik
Şaşırdım Şaşırdım
1
Şaşırdım

0 Comments

RoXeD

Rock music radio station